23 Kasım 2012 Cuma
Büyük İskender
Makedonya kralı II.Filip'in oğludur. Pers İmparatorluğu'nu yenerek Persopolis'i ele geçirmiştir. Yapılan çeşitli ve zorlu savaşlardan galip olarak ayrılmıştır. Bunun sonucunda da Makedonya'dan Hindistan'a kadar yayılmış bir imparatorluk kurmuştur. Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve insanların sürekli konuştu bir kahraman haline gelmiştir. II.Filip ve Epeiros kralı Neoptolemos'un kızı Olimpias'ın oğlu İskender 13 ve 15 - 16 yaşları arasında aristo'dan eğitim almıştır. Bunun sonucunda da felsefe, tıp ve bilime ilgi duymuştur. Babası II. Filip'in ele geçirdiği Makaedonya'yı yönetmiştir. 2 yıl geçtikten sonra II. Filip'in yunanlılara karşı kazandığı Kaironeya savaşında ordunun bir kısmını komuta etmiştir. Babasının ölümünün ardından kral ilan edilmiştir. Tahta çıkar çıkmaz bütün hain ve onu satabilecek insanları tespit ederek öldürmüştür. Babası sağken hazırlanan Helen Birliği'nin başına geçmiştir. Makedonya'ya dönerken M.Ö. 355 İlkbaharında Trakya'ya girmiştir. Şipka Geçidinden geçerken Tribalilerle çarpışmış ve mağlup ederek yoluna devam etmiştir. Tuna'nın öteki yakasına geçerek Getaları dağıtmıştır. Ardından tekrar batıya dönerken Makedonya'yı istila etmiş olan İliryalıları yenmiştir. Yaptığı seferler onun öldüğüne dair söylentiler yayıldı ve Atina'da isyanlar başlamıştır. Askerleri o dönem neredeyse imkansız bir hızla günde 30 km yürüyerek Yunanistan'a giren İskender tapınakalrı ve şair Pindaros'un evi dışında her yeri yıkmıştır. Yaklaşık olarak 6 bin gibi insanın öldüğü bu saldırıda sağ kalanlar köle olarak satılmıştır. Bunların sonucunda da Sparta hariç bütün Yunan Devletleri Makedonya'nın hakimiyeti altına girmiştir. İskender Asya ve Avrupa'ya düzenlediği seferler sonucunda Helenistlik denen karma bir dini ortaya çıkarmıştır. Kendine tanrısal güçler yakıştıran İskender bunu bütün yunanlılara zorla kabul ettirmiştir. 33 yaşında babil'de bir hastalığa yakalanmış ve hayata gözlerini kapatmıştır. İskender'in ölümünden sonra ise toprakları generalleri arasında paylaştırılmıştır.
22 Kasım 2012 Perşembe
Mona Lisa
Leonardo bu esere 1503 yılında İtalya'nın Floransa şehrinde başlamıştır. Leonardo'nun çağdaşı olan Giorgio Vasari 'tablosunun üzerinde 4 yıl oynadı ama bitirmedi' demiştir. Leonardo için alışılmış bir davranıştı bu çünkü ilgi alanı çok genişti ama hiçbir çalışmasını tamamen bitiremediği için pişman olmuştur. Fransa'ya olan yolculuğu sona erdiğinde 3 yıl boyunca bu eser üzerinde çalışmaya devam etmiştir. Leonardo Fransa'ya gitmiş ve Kral 1 .Francois tarafından kaleye davet edilmiştir. Dönemin kralı bu eseri 4000 ecus ile satın almış ve Fontainebleau Sarayı'nda XIV. Louis tarafından asılmıştır. Çeşitli olaylar yaşayan Fransa eseri askeri bir bölge olan Brest Arsenal'e taşımıştır. Eser Rönasans sırasında Leonardo tarafından kavak pano üzerine çizilmiş ve 16. yüzyıl yağlı boya portresidir. Çalışma hala Fransız Devleti tarafından benimsenmektedir ve Paris'teki Louvre Müzesi'nde Francesco del Giocondo'nun karısı, Lisa Gherardini Portresi başlığı adında gösterilmektedir. Bu eserde oturmuş bir bayan çizilmiştir ve bu bayanın yüzünün kime ait olduğu hala bilinmemektedir. Bayanın yüzündeki belirsizlik, duruşu ve görünüşündeki anıtsallık, arka plandaki esrarengiz hava, ve daha kim bilir neler neler bu eserde yer almıştır. Bu eser hakkında çeşitli karikatürler, çeşitli tanımlar ve araştırmalar yapılmıştır. Bu eser Luvre Müzesi'nin en önemli eseri olarak günümüze kadar gelmiş bir sanat harikası olmuştur.
21 Kasım 2012 Çarşamba
Leonardo Da Vinci
Leonardo Da Vinci, genç bir noter olan Messer Piero da Vinci'nin ve bir çiftçi kızı olan Caterina'nın evlenmeden Vinci kasabasının yakınlarında Anchiano'da dünyaya gözlerini açmıştır. Avrupa'daki gelişmiş isimlendirme oturmadan önce tam adı Vincili Üstad Piero'nun oğlu Leonordo olmuştur. Bütün eserlerini Leonardo veya lo. Leonardo şeklinde imzalamıştır. Gerçek kanıtlar tam olarak bulunamasa da Leonardo'nun annesi babası Piero'ya ait Ortadoğulu bir köle olduğu söylenmektedir. Babası, Leonardo doğduğu zaman ilk eşi Albiera ile evlenmiştir. Leonardo bebeklik döneminde annesi tarafında büyütülmüştür. Daha sonra annesi başka biriyle evlendirilince komşu kasabaya taşınmış ve Leonardo'da babasının bile aralarda uğradığı büyükbabasının evine bırakılmıştır. Çok nadiren de olsa babasının Floransa'da bulunan evine onu görmeye gitmektedir. Babasının ilk eşinden bir türlü çocuğu olmadığı için aile tarafında kabul görmüş ama bir tek amcası Francesco'dan sevgi görmüştür. 14 yaşına kadar Vinci'de yaşayan Leonardo büyükanne ve büyükbabasının üst üste ölümünün ardından babasının yanına Floransa'ya getirilmiştir. O dönemde evlilik dışı çocukların üniversite eğitimi görmesi yasak olduğu için üniversite eğitimi görme şansı olmamıştır. Küçük yaştan beri yaptığı çizimlerle birçok kişiyi etkileyen Leonardo babasının dostu olan Andrea del Verrocchio tarafından çırak olarak yanına alınmıştır. Leonardo, Verrocchio gibi Lorenzo di Credi ve Pietro Perugino ünlü sanatçılarla da çalışma fırsatını bulmuştur. Çalıştığı atölyede sadece resim çizmeyi değil aynı zamanda lir çalmaya başlamış ve çok iyi çalmayı öğrenmiştir. Floransa'yı 1462 yılında terk ederek bir dük olan Milano Dükü Sforza'nın emri altına girmiştir. Dükün hizmetine girebilmek için köprüler, silahlar, yollar, gemiler vb. yapabileceğini anlattığı ancak mektup göndermediği için bütün zamanın en ilginç iş başvurusu olduğu kabul edilmiştir. Şehir Fransızlar tarafından alınana kadar yani 17 yıl boyunca Milano Dükü için silahlar, heykeller, resimler tasarlamıştır. 1490'lı yıllarda doğa, geometri, mekanik, uçan makinaların yanı sıra, kilise, kale ve kanal yapımı gibi mimari yapılarla ilgilenmiştir.Anatomi çalışmaları yapmış ve öğrenciler yetiştirmiştir. Leonardo'nun ilgi alanının genişliği başladığı çoğu işi bitiremeden başka bir işe geçmesine neden olmuştur. 1495'li yıllarda yaptıklarını deftere kaydetmiş ve bu kayıtlar çeşitli müze ve vb. yerlerde gösterilmiştir. Milano'yu terk ederken onu tekrar koruyacak kuvvetli bir kişi aramaya başlamış ve 16 yıl boyunca İtalya'da seyahat etmiştir. Birçok kişi için çalışmış ve çoğu eserini yarım bırakmıştır. Monolisa'yı 1503 yılında yapmaya başlamış ve tamamladıktan sonra hiç yanından ayırmamıştır. 1504 yılında babasının ölümü ile Floransa'ya dönüp kardeşleriyle miras için kapışmış ama kazanamamıştır. Ancak çok sevdiği amcası bütün varlığını ona bırakmıştır. 1506 yılında Lombardiya aristokratının 15 yaşındaki oğlu Kont Francesco Melzi ile tanışmış ve hayatının sonuna kadar Leonardo'nun en iyi arkadaşı ve öğrencisi olmuştur. 1513 yılında Roma'da yaşadı ve Papa için çalışmalarda bulunmuştur. Anatomi ve fizyoloji alanında çalışmaya devam etmiştir. Fakat Papa kadavra ile çalışmasını yasaklamıştır. 1516 yılınca koruyucusu Giuliano de Medici'nin ölümü üzerine Kral 1. Francis'ten Fransa'nın baş mimarı, ressamı ve mühendisi olmak üzere davet almıştır. Paris'in güneybatısında bulunan Amboise kraliyet sarayına yakın kendi için hazırlanmış konağa yerleşmiştir. Leonardo'ya hayranlık duyan kral konağına uğrayıp onunla sık sık muhabbet etmiştir. Sağ koluna felç inen Leanordo resimden çok bilime yönelmiştir. Leonardo 2 mayıs 1519 yılında Aboise'deki evinde 67 yaşında ölmüştür. Kralın kollarında öldüğü rivayet edilmektedir.
20 Kasım 2012 Salı
Hammurabi
Babil'in altıncı kralı olan Hammurabi, Sümer ve Akadları yenerek Babil İmparatorluğu'nun kralı olmuştur. Bunun sonucunda da Mezopotamya üstünde sınıflar arası üstünlük oluşturmuştur. Eskilerden beri birçok kişi onun ilk kanun koyucusu olduğunu söylemektedir. Ama aslında kanunları ilk reformsal ilerlemeye örnek gösterilebilir. Hammurabi ülkesini M.Ö. 1792 ile M.Ö. 1750 yılları arasında yönetmiştir. Babil İmparatorluğunu ise 1770 yılında Dicle ve Fırat nehirleri arasında kuzey kurmuştur. Larsa, Asur ve Marsi ile 25 - 30 yıl kadar savaşmıştır. Bu savaşlardan galip gelerek İran körfezinden Diyarbakır'a ve Zagros'dan Batı çöllere kadar uzanan büyük bir imparatorluk oluşturmuştur. Hüküm sürdüğü bütün topraklarda merkezi bir sistemle yönetmiştir. Resmi yazışma denen düzeneği kurdu ve ilk olarak İran'da kurulmuş posta teşkilatını kendi hükümdarlığına getirtmiştir. Üstelik ilk belediye sistemini ve polis teşkilatını kendi toprağında yapmıştır. Polis teşkilatı şehrin güvenliğinde sorumluydu ve eğer bir ayaklanma ve hırsızlık durumu oluşursa hızlı bir şekilde müdahale edip halkın huzurlu yaşamlarına dönmelerini sağlamaktadır. Yakaladıkları her suçlu bizzat Hammurabi'nin yazdığı kanunlarla cezalandırılmaktadır. Kurallar çok ağır cezalar gerektirdiğinden çok nadiren isyan, hırsızlık vb. olaylar yaşanmaktadır. Hammurabi belediye ile ilgili bütün kararları vermekte ve belediye reisini kendisi seçmektedir. Hammurabi'nin kurduğu devlette aynı bizimki gibi halkın ihtiyaçlarını, yolların temizliğini ve düzenini sağlamaktadır. Hammurabi'nin döneminde her evde bir numara olmaktaydı. Bunun sonucunda da posta teşkilatı her postayı doğru şekilde sahibine iletmektedir. Babiller sanata ve bilime önem vermişlerdir. Ama en çok mimariye önem vermişlerdir. En büyük örnekleri Babil'in Asma Bahçeleri ve Babil Kule'sidir.
19 Kasım 2012 Pazartesi
Jül Sezar ( Julius Caesar )
Roma'nın diktatörü olarak bilinen Sezar, aynı zamanda asker ve politik bir liderdir. Çok iyi bir konuşmacı ve etkili bir yazıcı olan Sezar, dünyadaki en etkili insanlardan birisi olarak kabul edilmiştir. Yaptığı bu hareketlerle Roma Cumhuriyet'ini Roma İmparatorluğu'na dönüşmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Roma Senatosu'ndaki optimates kliğine üye olan üyelerden Sezar'a karşı olan Marcus Porcius Cato ve Marcus Calpurnius Bibulus' karşı populares kliğine önceden üye olmuş bir politikacı gibi Marcus Licinius Crassus ve Gnaeus Pompeius Magnus ile birlikte görünürde gayri resmi olarak Roma'nın politik yaşantısına 1 - 2 yıl yön verecek olan birinci üçlü yönetimi kurmuştur. Galya'nın fethiyle Roma toprakları Atlas Okyanus'una kadar genişledi üstüne birde M.Ö. 55 yılınca Britanya ilk kez Romalılar tarafından işgal edilmiştir. Triumvirliği yıkılınca Pompey ve Senato ile arası bozuldu. M.Ö 49 yılının başlarında Rubicon nehrini geçen lejyonları bir iç savaş başlatmıştır ve bunun sonucunda Sezar Roma'nın kesin olarak hakimi haline gelmiştir. Hükümeti kontrolü altına alır almaz Roma yönetimi ve toplumunu kapsayan bir reform hareketi yapmıştır. Bunun sonucunda hayat boyu diktatör seçildi ve bununla birlikte Cumhuriyet bürokrasisi büyük bir biçimde merkezileştirilmiştir. Eski arkadaşlarından Marcus Junius Brutus'un liderliğinde Cumhuriyetin eski halini geri getirmek amacıyla bir grup senatör tarafından 15 Mart M.Ö. 44 yılında öldürülen Jül Sezar'ın, suikastinin sonucunda yeni ve daha güçlü bir iç savaş başlamıştır. Varisi Gaius Octavianus'un Roma üstündeki etkili bir otokratik güç haline gelmesine yol açmıştır. Sezar suikastten iki yıl sonra Roma Senatosu tarafından kutsanarak Roma Tanrılarından biri ilan edilmiştir.
16 Kasım 2012 Cuma
Sümerler
Mezopotamya'ya ilk gelen medeniyettir. Üstelik yazı ve astronomide ilk kez Sümerler tarafından Mezopotamya'da ortaya çıkmıştır. Genel kanı Sümerliler'in çağdaşı olan halklarla yakın etkileşim ve benzerlikleri olduğu yönündedir. Sümerler yazıyı ilk bulup kullanan medeniyettir. Sümer devleti Sami olmayanlar tarafından kurulmuş bir devlettir. Mezopotamya'da yaşayan birçok kavimden ilk öne çıkan ve medeniyetlerin gelip gelişmesinde Sümerler'in etkisi büyüktür. Gerek yazı, dil, astronomi, fal, büyü, gerekse din ve mitoloji bakımından bilinen ve ilk öne çıkan topluluk Sümerler'dir. Tufan ve Yaratılış ilk kez Sümerler'de çıkmıştır. Sümer döneminde 20 - 21'i büyük 35 tane büyük şehir ve kasaba vardır. Bunlar arasında en bilindikler Kiş, Nippur, Umma, Lağaş, Eridu, Uruk, Ur ve Zabalam'dır. Sümer medeniyetinin nereden geldiği günümüzde hala bilinmemektedir. Kurdukları devletlere site adını vermişlerdir. Bu devletler arasında sık sık ekonomi ve siyasi nedenlerden ötürü savaşlar yapılmıştır. Siteler etrafı surlarla çevrili Ziggurat adı verilen tapınak ve onun etrafındaki evlerden meydana gelmiştir. Bu sitelerin başında patesi ve ensi denilen krallar bulunur ve tanrı adına şehri yönettiklerini iddia ederlerdi. Patesi çevresindeki sitelere hakim olursa lugal Sümer ülkesine hakim olursa lugal kalma unvanını alırdı. Sümer Devleti'nde krallar ve rahipler en üst sınıfı oluştururken halk, hürler ve köleler olmak üzere sosyal sınıflara ayrılmıştır. Bir bakıma ''Kast Sistem'' yani.
15 Kasım 2012 Perşembe
Akadlar
M.Ö. 4 bin yılında Arap Yarımadası'ndan Mezopotamya'ya gelmişlerdir. Sami ırklı olan bu kavimin kralı Sargon Sümerleri yenerek bu devleti kurmuştur. Başkenti Akad'dır. İlk düzenli ordu sistemini kurmuş ve Sümerliler'in kuzeyine Fırat Nehri boylarında tarihte bilinen ilk imparatorluğu kurmuşlardır. Sümerliler'in kültüründen etkilenip bunu Ön Asya'ya taşımışlardır. Sargon'un ölümünden sonra devlet zayıflamaya başlamıştır. Bunu fırsat bilen Sümerliler'de bütün güçleriyle saldırarak Akadları ortadan kaldırmıştır. Sami kökenli olan Akadlar M.Ö. 3 binlerde iki yüz yıla yakın Mezopotamya'da hükümlerini sürdürmüşlerdir. Bütün Mezopotamya'yı egemenlikleri içine alan ilk topluluk oldukları için idareciler önceki Kent Kral imgesi yerine Evrenin Kralı simgesini ortaya çıkarmışlardır. Bu kavramı ilk bulan Akadlar kültürel anlamda Sümerleri benimsemiş ve kültürlerini büyük ölçüde benimsemişlerdir. Akadlar'ın sülalesinin öncüleri olan Büyük Sargon ve torunu Naram - Sin Akad İmparatorluğunun en büyük ve güçlü liderleri olmuşlardır. Akadlar'ın zayıflama döneminde Sümer kentleri tekrar özgürlüklerini ellerine almışlardır. 3. Ur Sülalesinin Mezopotamya'da olan yükselişi ile Akadlar'ın dönemine son verilmiştir. Kral Sargon'un Mezopotamya'da iktidarı ele geçirdiği zamanlarda siyasi, sosyal ve ekonominin yanında da sanatta da büyük ölçüde değişiklikler yapmıştır. Unutmadan dinsel açıdan Güneş tanrısı Şamaş, Ay tanrısı Sin ve Venüs tanrıçası İştar en çok tapılan tanrılardı. Sargon'dan sonra büyük ve güçlü bir otorite sağlayan torunu Naram - Sin kendisini Akad'ın tanrısı ve dünyanın her yerinin kralı ilan etmiştir. Böylelikle tanrılaşan ilk kral olmuştur.
14 Kasım 2012 Çarşamba
Babilliler
Mezopotamya'da kurulmuş kentinin adını almış olan Babil, Akad ve Sümer toprakları kapsayan eski imparatorluklardan biridir. Babilliler'de çoğu eski halk gibi çok tanrılı bir inanışı benimsemiştir. Tanrıları üzerine kuşaktan kuşağa anlatılan düşsel öykülere inanan Babilller'in öykülerinin kaynakları genellikle Sümerliler olmuştur. İnsanların ve evrenin yaratılışını konu alan Sümer destanının kahramanı olan Gılgamış, ölümsüzlük otunu bulmak için çok zorlu bir arayışa çıkar, milyonlarca engelle mücadele eder. Sonunda otu bulur ve kayığına koyar ama suların dibinden gelen sinsi bir yılan onu çalar. Bu destanda Nuh Tufanı'nı hatırlatan bir selden söz edilir. Babilliler'in tanrısı olan Marduk efsaneye göre korkunç ejderha Tiamat'la dövüşür ve onu alt eder. Göğü, yeri ve insanoğlunu yarattığı sanılan Marduk'un yeryüzündeki temsilcisi kraldı. Marduk dışında Güneş ve Ay, su , toprak gibi tanrılara da taparlardı. Asurlular'da Sümerliler'in ve Babilliler'in dinini ve tanrılarını paylaşıyordu. Fakat en büyük tanrıları ismini kendi başkentlerine verdikleri Asur olmuştur. Hem Asurlular'ın hemde Babilliler'in baş tanrıçası yunanlıların aşk tanrıçası Afrodit'e neredeyse ikizi gibi benzeyen İştar'dır. Babil'in efsanevi kulesi Tevrat'ta, Kuran'da ve dünyanın çoğu bölgesindeki efsanelere göre tanrıya ulaşmak için inşa edilmiştir.
13 Kasım 2012 Salı
Babil'in Asma Bahçeleri
Babil'in Asma Bahçeleri M.Ö. 605 - 604'ten itibaren 43 yıl sürmüş Babil'in II. Kralı Nebukadnezar tarafından yapılmıştır.Bu bahçeleri yaptırma sebebi güzeller güzeli karısı Amyitus'un ülkesini özlemiş olmasıdır. Amyitus Medes Kralı'nın kızıydı ve iki ülkenin dostluk bakımından ilerlemesi açısından Nebukadnezar!la evlendirilmiştir. Onun geldiği yerler dağlık, yeşillik ve engebeliydi. Mezopotamya'nın sıcak ve dümdüz havası onu bunalıma sokmuştur. Bunu görüp çok üzülen Nebukadnezar karısının özlemini gidermek için onun yaşadığı çevrenin yapay bir versiyonunu yaptırmaya başladı. Yapay dağlar ve teraslar yapıldı. M.Ö. 1. yüzyılda yunan coğrafyacı Strabon bu olayı şöyle tanımlamıştır;
-Bahçeler birbiri üzerinde yükselen küp şeklinde direklerden oluşmaktadır. Bu direklerin içi çukurdu ve bitkilerin yetişebilmesi için içlerine toprak doldurulmuştur. Sütunlar, kubbeler ve taraçalar pişmiş asfalt ve tuğladan yapılmıştır. Bu yükseklikteki bahçeyi sulamak içinde Fırat Nehri'nden yukarıya su çıkarılmıştır. Bunu yapmak içinde zincir pompa adı verilen yöntemi kullanmışlardır. Bu yöntemde biri yukarıda, diğeri ise su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili kovalarla beklemektedir. Nehirden dolan su yukarıdaki havuza bırakılmaktadır. Bu havuzda oradaki bitkileri sulamak için kullanılmıştır.
O dönemin saldırılarına çok fazla dayanamayıp 5 ve 6. yüzyılda kumlara gömülmüştür. Şehrin asma bahçelerini ve tapınaklarını 20.yüzyılda yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.
-Bahçeler birbiri üzerinde yükselen küp şeklinde direklerden oluşmaktadır. Bu direklerin içi çukurdu ve bitkilerin yetişebilmesi için içlerine toprak doldurulmuştur. Sütunlar, kubbeler ve taraçalar pişmiş asfalt ve tuğladan yapılmıştır. Bu yükseklikteki bahçeyi sulamak içinde Fırat Nehri'nden yukarıya su çıkarılmıştır. Bunu yapmak içinde zincir pompa adı verilen yöntemi kullanmışlardır. Bu yöntemde biri yukarıda, diğeri ise su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili kovalarla beklemektedir. Nehirden dolan su yukarıdaki havuza bırakılmaktadır. Bu havuzda oradaki bitkileri sulamak için kullanılmıştır.
O dönemin saldırılarına çok fazla dayanamayıp 5 ve 6. yüzyılda kumlara gömülmüştür. Şehrin asma bahçelerini ve tapınaklarını 20.yüzyılda yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.
12 Kasım 2012 Pazartesi
Mizah
11 Kasım 2012 Pazar
Arena
Arenalar çeşitli nedenlerden ötürü kurulmuş amacında sadece halkı eğlendirmek olan eserlerdir. Eski imparatorlar da çeşitli arenalar yaptırmış ve içlerinde gladyatörleri, halkı, yeri gelir bir insanın infazını ve hayvanlara karşı teke tek mücadele gibi etkinlikler düzenlemişlerdir. Tabi arenalar zamanla kullanım amacından çıkarak dini törenlerin yapıldığı, büyük din adamlarının dualarını etmek için kullandıkları yerler haline geldi. Bunun üzerine artık tiyatro gibi dallarda arenalarda sergilenip eski savaşlar ve zaferler canlandırılınca halk arenanın ilk kuruluşunda yaptıkları ile şuanda yaptıkları arasında ikileme düştü. Zamanla çeşitli kavgalar, ufak çaplı isyanlar düzenlendi ve bu şekilde devam etti. Sonunda bu işin susmakla çözülmeyeceğine karar veren imparatorlar her ikisini birden düzenlemeye karar verdi. Bu şekilde hem isyanları durdurdular hem de halka bir güç göstergesi yaptılar. Gördüğünüz gibi arenalar kuruluş amacı her zaman halk için olmuştur. Günümüzde eski çağlardan kalma çok az arena var ve şuanda yarısı yıkık durumdalar. Buna rağmen hala ziyaretçi akımına uğramaktadırlar. Unutmadan şunu da söyleyelim, arenalarda ticaret ve ekonomi ilerledikçe dükkan açma gibi izinlerde verilmiştir. Bunun en canlı örneği Roma'daki Kolezyum'dur.
10 Kasım 2012 Cumartesi
Kolezyum
İtalya'nın başkenti olan Roma'da bulunan Kolezyum bir arenadır. Usta bir komutan olan Vespasianus tarafından M.Ö. 72 yılında yapımına başlanan arena M.S. 80 yılında Titus denilen bir dönemde bitmiştir. Arena bittikten sonra bazı değişiklikler yapılmıştır ve bunlarda Domitian Hükümdarlığı zamanında yapılmıştır. İmparatorlar burada çeşitli eğlenceler düzenlemiştir. Bunlardan bazıları gladyatörlerin ölümüne kapışmaları, gladyatörlerin aslanlara karşı kapışmaları gibi. Bunların hepsi halkı eğlendirmek amaçlı düzenlenmiştir. İnfaz, efsanevi savaşların canlandırılması ve hayvan avcılığı, klasik mitoloji dramları da Kolezyum'da yapılmıştır. Gördüğünüz gibi Kolezyum bir arenadan çok, büyük bir tiyatro salonudur. Bütün bunlardan sonra Kolezyum barınma yeri, dini kışlalar, istiham, taş ocağı, Hristiyan türbesi gibi çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Asıl adının Arena olmasına rağmen zamanla kapısındaki heykelin adını alarak dünyanın yedi harikası'nda yerini almıştır. Günümüzdeki depremler yüzünden eski formunu koruyamayan arenanın yarısı yıkılmıştır. Ama buna rağmen uzun zaman Roma İmparatorluğu'nun ikonu olarak görünen Kolezyum, günümüzde modern Roma'nın en çok turist çektiği yer haline gelmiştir. Ayrıca Roma ve Katolik Kilise'si arasındaki bağ çok sıkı olmaktadır. Papa paskalya günü öncesi cuma günü Amfitiyatroda fener alayı düzenlemektedir.
9 Kasım 2012 Cuma
Zeus Heykeli
Bildiğiniz gibi Zeus yunanlıların gökyüzü ve şimşek tanrısıdır. M.Ö. 450 yıllarında Olympia (Olimpus)'da yapılmıştır. Bu harika eserin yapımcısının adı Phidias'dır . Tahta iskelet üzerine fildişi ve altın metal parçalarının yerleştirilmesiyle oluşturulmuştur . Zeus'un tapınağının içine yapılan heykel oraya zor sığdırılmıştır. Hatta oturur vaziyette tasarlanan heykel ayağa kalksa tapınağın yarısını yıkacak gibi görünmektedir.Heykelin yüksekliği 12 - 13 m'dir. Sağ elinde zafer tanrıçası Nike'yi tutan Zeus, sol elinde ise çeşitli metallerden olan ve üzerinde kartal olan bir asa tutmaktadır. Altın, abanoz, fildişinden yapılmış olan Zeus'un tahtı çok değerlidir. Çünkü üzerinde yunan tanrılarının ve sfenks gibi birçok mistik hayvanın şekilleri yer almaktadır.Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbiseleri altından yapılmıştır. Zeus'un heykelini görmeden önce karanlık bir koridordan geçmeniz gerekmektedir. İçeriye girdiğinizde ise fildişi yapısı yüzünden heykel parlamaktadır ve bu da insanları daha bir derinden etkilemektedir. Zeus'un heykelinin şerefine çeşitli olimpiyatlar düzenlenmiştir ama 391 yılında Theodosius tarafından putperestlik olarak suçlanıp sona erdildiğinde Zeus Tapınağı'da kapatılmıştır. Dünya'nın yedi harikası arasında sayılan heykel o dönem zengin olan yunanlılar tarafından yeniden kurulan ve taşınan heykel eski adıyla Conctantinople şimdiki adıyla İstanbul'a taşınmıştır. Ama burada da bela peşini bırakmamış ve 462 yılında çıkan büyük yangında yok olmuştur.
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Artemis Tapınağı
Tapınağın diğer bir adı da Diana tapınağıdır.M.Ö 550 yıllarında Efes de Tanrıça Artemis adına yaptırılmıştır. Tapınak tamamen mermerden yapılmıştır. Dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağından günümüz gençlerine kalan tek şey 2 parça mermerdir. Tapınak Türkiye'nin İzmir ilçesinde bulunmaktadır. Tapınağı Lidya kralı Kroisos tarafından başlatılmıştır. Eser 120 yılda bitmiş ve gösterime sunulmuştur. Dünyanın 7 harikasını belirleyen Sidon'lu Antipader tapınak hakkında şöyle demiştir; Zeus'un heykelini, Mağrur Babil'in üstünde savaş arabaları için yapılan duvarı, yüksek piramitlerin devasa işçiliği ve Mousolos'un engin mezarını gördüm ama Artemis'in tapınağını görünce Olimpus'un dışında güneş hiç bu kadar büyük ve güzel bir şeye bakmadı. Artemis Ay tanrıçası olarak bilinir ve Titan Selene'nin yerine geçmiş Apollo'nun bakire kadın avcısıdır. Efes'li Artemis diğerlerinden çok farklıdır. Anadolu tanrıçası olan Kibele'nin kültü olduğuna inanılmaktadır. Anadolu'nun ana tanrıçası olan Kibele'nin çeşitli adlarla Artemis olarak değişim geçirildiği söylenmektedir. Çok göğüslü (37 adet) tanrıça Efes'te basılan paraların üstünde Kibele'nin bir özelliği olan duvar gibi bir taç ile simgelenmiştir.
26 Ağustos 2012 Pazar
Sahra Çölü
Afrika'nın kuzeyinde bulunan Sahra çölü dünyanın en büyük ve sıcak çölü olarak bilinir. Kuzeyi ve Kıtanın ortasını ayıran 9.000.000 km² büyüklüğünde dev bir çöl olan Sahra çölü 2,5 milyon yaşındadır. Dünyanın en büyük ve soğuk çölü ise Antartika'da bulunmaktadır. Sahra çölü arapça ''Sahara'' kelimesinden gelme çöl demektir. Yüz ölçümü Amerika Birleşmiş Devletleri kapsayabilecek kadar büyük olan bu çölün Atlas Okyanusundan Kızıl deniz kıyılarına kadar uzandığı gözlenmiştir. Erg adı verilen kum çölü bütün çölün yalnızca 5/ 1 'ini kapsar. Geriye kalan kısım ise kaya ve moloz parçalarından oluşur. Sahra çölünde de Tibesti ve Ahaggar gibi yükseklikleri 3.300 m'yi bulan dağlar da vardır. Sahra çölüne bazen 10 yıl üst üste yağmur yağmadığı gözlenmiştir. Yağışlar mineralleri yıkayıp götürmediği için çölün zemini oldukça zengin bir şekilde kalmıştır. Uzun süre kuraklığı atlatmayı başarabilen bitkiler kısa sürede büyüyüp gelişir. Mineral bakımından zengin olan Sahra çölü rüzgarlarla birlikte topraklarını başka yerlere götürerek oraları da mineral bakımından zenginleştirir. Amazon bölgesi normalde kurak olmasına rağmen Sahra çölünün toprakları sayesinde geçimini sağlar. Ayrıca Sahra çölüne ilk kez 18 Şubat 1979 yılında kar yağmıştır.
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Keops Piramidi
Mısırın en büyük ve en eski 3 piramitinden biridir.Mısır'ın başkenti olan Kahire'nin bir parçası haline gelmiştir.M.Ö. 2551-2560 inşa edildiği düşünülüyor.Yapıldığı zamandan şimdiki zamana kadar dünyanın 7 harikası arasında olup bulunduğu yeri korumuştur.Eski Mısır firavunu Khufu'nun anıtsal mezarı olarak inşa edilği düşünülür.Yapılışının 20 yıl sürdüğü öne sürülmektedir.3800 yıldır hacmi ve kütlesiyle dünyadaki insan yapımı en büyük yapı olarak bilinir.Piramitin yükseklik rekoru 4000 yıla yakın bir süredir kırılamadı.Keops orjinal halinde gözüken kısımlar taş tabelalarla kaplıydı.Piramitin yapımı hakkında günümüzde bir sürü hikaye anlatılmaktadır.Bunlardan biri spiral bir tümsekten çıkarılan taşlar üst üst koyuluyordu.Tümsek çamurla kaplanıyor ve su dökülüp taşlar itilerek kaydırılıyordu.Başka biri ise bütün bunların büyük makinalarla yapıldığını söylemekte ama kesin bir kanıt bulunmamaktadır.Piramitin içinde 3 tane oda bulunabildi.En alttaki oda piramitin üzerindeki bölümün oyulmasıyla yapılmıştır.Kalan 2 oda da firavun Khufu ve kraliçesi içindir.Bu 2 oda piramidal eserin tepesinde yer alır.Piramit yapısı dolayısıyla uzun yıllar doğa şartlarına dayanmış ve tam olarak hala sırları çözülememiştir.
24 Ağustos 2012 Cuma
Eyfel Kulesi
Kule tüm dünyada Paris'in simgesi olarak yer almıştır.Sadece demirden yapılmıştır.İsmini kulenin yapıcısı olan Gustave Eiffel'den almıştır.Kule yapıldıktan kısa bir süre sonra bütün dünyada büyük ilgi çekti.Yılda yaklaşık 6 milyon turisti çekebilen kule 2002 yılında 200 milyon turist çekmeyi başarmıştır.Kulenin gerçekte yapılma amacı bu değildir ama.1887-1889 yılları arasında Gustave Eiffel tarafından Fransız Devrimi'nin 100. yılını kutlamak amaçlı Paris fuarının giriş kapısı olacaktı.Aslında kulenin gerçek mimarının adı Stephen Sauvestre'dir.Meslektaşı olan Emile Nouguir ile ilk tasarımı,çizimleri yapmıştır.Eyfel'in masrafları 7.739,401 Frank 31 sent tutmuştur.Gustave'ın tahmininde Eyfel 6.500.500 gibi bir Frank tutacaktı.1889 yılındaki açılıştan 5 ay önce ziyaret edilmeye başlayan Eifel Kulesi masraflarının 4/3'lük bır kısmını çıkarmayı başarmıştır.Şirket de daha o zamanadan para kazanmaya başlamıştır.3000 işçi 26 aylık bir süreç zarfında 18.038 tane demir parçasını 2.5 milyon periçle birleştirmiştir.Üstelik bunu yaparken de herhangi bir can kaybı yaşanmamıştır.Kule her yıl bu kadar turist çekmesine rağmen Paris halkı onu hala bir utanç lekesi olarak görmektedir.Bunun sebebi ise bazıları Eifel Kulesini bir lambaya bazıları ise onu bir fabrika borusuna benzetmektedir.Bu sebebten dolayı devrin edebiyatçıları ve yazarları birleşip bir kampanya başlatmıştır.Bildirimler hazırlayan bu kampanya halka dağıtılmış da dağıtılmıştır.Ama o günden sonrada Eyfel Kulesi dünyanın en iyi mimari yapısı seçilmiştir.Parisliler ona İron Maiden (Demir Bayan) derler.
23 Ağustos 2012 Perşembe
Pizza Kulesi (Pisa Kulesi)
Piazza dei Miracolide (İtalyanca melekler şehri ) bulunan pisa kulesi İtalya'nın kuzeyindedir.1063-1090 yıllarında şehir katedralinin çan kulesi olarak 1173 de ayrı olarak yapılmıştır.Pisa Kulesi aslında çan kulesi amaçlı yapılmıştır.Pisa Kulesi bitirildiği zaman güneye doğru kaydığı fark edilmemişti.Zaman geçtikçe kendini belli etmeye başladı.Kulenin tepesine 264 basamaklı bir merdivenden geçerek çıkılabilir.54 metre uzunluğundadır ve en tepede yani çanın olduğu 8.katta silindirdir.Kulenin bulunduğu yumaşak zemin onun güneye doğru yavaşca eğilmesine sebeb olmaktadır.Zamanımız da Pisa'nın güneye doğru sarkıtılan bir çekül 4.3 metre açığa düşmektedir.Kulenin ağırlık merkezi kendi temel dairesinde kaldığı için kule devrilmemektedir.Kule her yıl milimetre olarak eğilmektedir.Kulenin şu anda ki eğilimi 5,5°'dir.Pisa Kulesi zenginliğini ve gücünün bir işareti olarak Cenova ve Venedik'e rakip yapılmıştır.Galileo'nun bir çok testini bu kulede yapıldığı söylenmektedir.Bunlardan biride cisimlerin aynı hızda ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıktaki iki güllenin bu kuleden bırakıp gözlenmesidir.Geniş çevrelerde bu bir efsanedir.Kule 1990-2001 yıllarında bakım sebebiyle kapalı tutuldu.Kule çökmek üzereyken 20 milyon sterlinlik bir proje ile tekrar ilk haline getirildi.
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Tiyatro
21 Ağustos 2012 Salı
Assasin's Creed Revelation
Assasin's Creed'in konusu bundan yıllar önce yaşamış olan Ezio'nun gizli kılıcını bulan Desmond adında bir adamın onun zamanına yolculuk yapıp gördüğü,çaldığı hatta sakladığı antik eserleri bulmaya çalışmasıdır.Oynadığınız her bölümde eskilerde yaşamış ünlü insanlarla birlikte çalışıyorsunuz.Örneğin bu bölümde Piri Reis ile birlikte bomba ve benzeri eşyalar yapıyorsunuz.Assasin's Creed çok iyi sabır gerektiren bir oyundur.Çünkü bazen bir adamı hemen bıçaklamak yerine onun takıldığı adamların aralarına sızıp çaktırmadan zehirlemekten geçiyor.Bu oyunu oynadığınız zaman tarih hiç bu kadar zevkli olmamıştı diyeceksiniz.Assasins's Creed'in bu bölümü Constantinopoli'de (eski istanbul'da) geçiyor.Ana karakterin adı Ezio'dur.Çok yetenekli bir suikastçi olmakla birlikte çok kurnaz ve atiktir.Kendisi aslen İtalyan'dır,ama seferi gibi dolaşır.Assasin's Creed'in 2.bölümü olan brotherhood'da evi olan İtalya kalesine hain bir saldırı düzenlenmiş ve sevdiği çoğu insanı orda kaybetmiştir.Bunların olmasında sonra Ezio intikam ateşiyle yanıp tutuşmuştur.Ve o ateş bunu yapanlardan öcünü alıncaya kadar da dinmeyecektir.Brotherhood'da da yaptığı gibi İtalya kalesine saldıran bütün herkesi bulup tek tek öldürüyor.Bu işi kökünden çözmek istediği içinde Constantinopoli'deye gidiyor.Orda ona Sayid adında Türk bir suikastçi yardım ediyor.Constantinopoli'de Apple denen mistik bir silah da vardır.Zamanı yavaşlatabilir veya sizi tek vuruşuyla öldürebilir.Ezio'nun Constantinopoli'ye gelmesinde bu silahın büyük rolü vardır.
20 Ağustos 2012 Pazartesi
Assasin's Creed Brotherhood
Assasin's Creed'in 2.bölümü olup Roma'da geçmektedir.Karakterimizin adı Ezio'dur.Ezio çok yetenekli bir suikastçi olmakla birlikte usta nişancı iyi bir hırsızdırda.Gelmiş geçmiş en büyük suikastçi olarak bilinir.Assasin's Creed'in her bölümünde eski tarihlerden kalma ünlülerle oynuyoruz.Örneğin bu bölümde Leonardo da Vinci,Niccolo Machiavelli ve Caterina Sforza var.Oyunun konusu Desmond denilen bir barmenin yıllar önce yaşayan Ezio'nun gizli kılıçını bulup onun zamanına yolculuk yapmasıdır.Bu yolculuklarda ki amacı ise Ezio'nun sakladığı veya çaldığı eşyaların yerlerini öğrenip onları şimdi ki zamanda bulmaktır.Tabi bunu yaparken de Ezio'nun eski anılarını bozup daha da kötüleştirir.Fotoğrafta da gördüğünüz gibi brotherhood'da size yardım eden suikastçiler vardır.Her birinin yeteneği farklıdır.Ayrıca oyunda kendiniz de yolda gördüğünüz insanları eğitip kendi asistanlarınız yapabilirsiniz.Çok fazla asistan elde edebilirseniz kraliyet donanmaları gibi kalabalık yerlere saldırabilirsiniz.Her asistanında farklı yetenekleri ve silahları var.Asistanların seviyesini yükseltmek için görevler var.Bu görevlerde onlar exp ( seviye atlaması için gerekli olan sayıyı söyleyen bar ) sizde para alırsınız.Aldığınız paralarla yeni silahlar ve giysiler alabilirsiniz.
19 Ağustos 2012 Pazar
Tayland
18 Ağustos 2012 Cumartesi
Arsen LÜPEN
Arsen LÜPEN
Arsen LÜPEN Fransız roman karakteridir.Bu harika karakteri yaratan kişinin adı Maurice LEBLANC'dır.Maurice bu karakteri yaratırken Fransız anarşist ve kurnaz bir hırsız olan Marius JACOP'dan esinlenmiştir.Marius kurbanlarına karşı etkileyici bir mizah anlayışı kullanır.İlk Çetesini 12 yaşında kuran Marius Fransa'nın demiryolunun genişletilmesini fırsat bilip soygun eylemlerini taşraya kaydırdı.Zengin papazları ,hakimleri ve askerleri soyup kamu hizmeti düzgün şekilde yapanlara dokunmadı .Gördüğünüz gibi esinlenmesi deyebilicek bir karakter kendisi.Konumuza geri dönelim Arsel LÜPEN'in Türkiyede basılmış olan 7 kitabı vardır.Arsel'in hırsızların ustası,önderi gibi unvanları vardır.Arsel çoğu hırsızın aksine esprili ve naziktir.Kandan hiç hoşlanmaz,olabildiğince az silah kullanır.Ama çok iyi bir nişancıdır.Jiu Jitsu denilen bir dövüş stili bilir.İyi rol yapar.İstediği zaman istediği herhangi bir şeyi elde edebilir.Kadınlar üzerinde etkileri büyüktür.İstediği kadınla birlikte olabilir.Ama her zaman sevdiği kadını kaybeder.Bunun sebebini de bilmez.Arsel LÜPEN 2004 yılında Jean-Paul Salome tarafından beyaz perde de gösterime girmiştir.Bu film bütün kitaplardan kısa kesitler almıştır.Peyami SAFA'nın ''Cingöz Recai'' isimli karakteri Arsel LÜPEN'den esinlenerek tasarlanmıştır.
Arsen LÜPEN Fransız roman karakteridir.Bu harika karakteri yaratan kişinin adı Maurice LEBLANC'dır.Maurice bu karakteri yaratırken Fransız anarşist ve kurnaz bir hırsız olan Marius JACOP'dan esinlenmiştir.Marius kurbanlarına karşı etkileyici bir mizah anlayışı kullanır.İlk Çetesini 12 yaşında kuran Marius Fransa'nın demiryolunun genişletilmesini fırsat bilip soygun eylemlerini taşraya kaydırdı.Zengin papazları ,hakimleri ve askerleri soyup kamu hizmeti düzgün şekilde yapanlara dokunmadı .Gördüğünüz gibi esinlenmesi deyebilicek bir karakter kendisi.Konumuza geri dönelim Arsel LÜPEN'in Türkiyede basılmış olan 7 kitabı vardır.Arsel'in hırsızların ustası,önderi gibi unvanları vardır.Arsel çoğu hırsızın aksine esprili ve naziktir.Kandan hiç hoşlanmaz,olabildiğince az silah kullanır.Ama çok iyi bir nişancıdır.Jiu Jitsu denilen bir dövüş stili bilir.İyi rol yapar.İstediği zaman istediği herhangi bir şeyi elde edebilir.Kadınlar üzerinde etkileri büyüktür.İstediği kadınla birlikte olabilir.Ama her zaman sevdiği kadını kaybeder.Bunun sebebini de bilmez.Arsel LÜPEN 2004 yılında Jean-Paul Salome tarafından beyaz perde de gösterime girmiştir.Bu film bütün kitaplardan kısa kesitler almıştır.Peyami SAFA'nın ''Cingöz Recai'' isimli karakteri Arsel LÜPEN'den esinlenerek tasarlanmıştır.
17 Ağustos 2012 Cuma
Türkiye Kadın Milli Basketbol Takımı
Türkiye'nin kadın basketbol takımına verilmiş bir lakaptır.Bu lakabı İzmir de 2005 yılında düzenlenen Universiade oyunları da almıştır.Akdeniz Oyunların da 1987,1997 yıllarında gümüş madalya 2005'dede altın madalya aldılar.2011 Avrupa Kadınlar Basketbol Şampiyonasında da gümüş madalya kazandılar.
Güncel kadro olarak
Guardlardakiler:Nilay YİĞİT (1979 1.72cm) Birsel VARDARLI (1984 1.75cm) Işıl ALBEN (1986 1.72cm) Tuğba PALAZOĞLU (1980 1.72cm)
P.Guard:Esmeral TUNÇLUER (1980 1.76cm) Forbetlerdekiler:Beğüm DALĞALAR (1988 1.85cm) Şaziye İVEGİN (1982 1.83cm) Bahar ÇAĞLAR (1988 1.88cm) Forvet/Pivotlar:Yasemin HORASAN (1983 doğumlu 1.87 cm) Tuğçe CANITEZ (1990 1.90cm ) Pivotlar:Nevriye YILMAZ (1980 doğumlu 1.92 cm) Kuanitra HOLİNGSVORTH
(1988 1.96cm)
Tarih Takım
28.07.2012 Türkiye 70 - 50 Angola
30.07.2012 Çek Cumhuriyeti 57 - 61 Türkiye
01.08.2012 ABD 89 - 58 Türkiye
03.08.2012 Türkiye 82 - 55 Çin
05.08.2012 Hırvatistan 65 - 70 Türkiye
Takım çok çalışarak çeyrek finallere kaldı.Ama malesef Rusya'yı 66 - 63 yenemedik ve elendik.Ama buna rağmen potanın perileri tebrik ediyor,bir daha ki sefere başaracaklarına Türkiye olarak inanıyoruz...
Güncel kadro olarak
Guardlardakiler:Nilay YİĞİT (1979 1.72cm) Birsel VARDARLI (1984 1.75cm) Işıl ALBEN (1986 1.72cm) Tuğba PALAZOĞLU (1980 1.72cm)
P.Guard:Esmeral TUNÇLUER (1980 1.76cm) Forbetlerdekiler:Beğüm DALĞALAR (1988 1.85cm) Şaziye İVEGİN (1982 1.83cm) Bahar ÇAĞLAR (1988 1.88cm) Forvet/Pivotlar:Yasemin HORASAN (1983 doğumlu 1.87 cm) Tuğçe CANITEZ (1990 1.90cm ) Pivotlar:Nevriye YILMAZ (1980 doğumlu 1.92 cm) Kuanitra HOLİNGSVORTH
(1988 1.96cm)
Tarih Takım
28.07.2012 Türkiye 70 - 50 Angola
30.07.2012 Çek Cumhuriyeti 57 - 61 Türkiye
01.08.2012 ABD 89 - 58 Türkiye
03.08.2012 Türkiye 82 - 55 Çin
05.08.2012 Hırvatistan 65 - 70 Türkiye
Takım çok çalışarak çeyrek finallere kaldı.Ama malesef Rusya'yı 66 - 63 yenemedik ve elendik.Ama buna rağmen potanın perileri tebrik ediyor,bir daha ki sefere başaracaklarına Türkiye olarak inanıyoruz...
16 Ağustos 2012 Perşembe
ShamanKing
ShamanKing aksiyon, dram, komedi,doğaüstü olayları anlatan bir japon anime ve mangasıdır.Yapımcısı Hiroyuki TAKEİ'dir.Konusu 7000 yılda bir kere uğrayan shaman turnuvasını kazanmak için dünyanın her yerinden gelen şamanların kendi hayat hikayeleri, amaçları ve sevdiklerini kurtarmak için ölmeyi göze almalarını konu alan bir animedir.Ana karakter YOH, ANNA, TAO REN, HAO, JUNE TAO, MANTA, HOROKEU, Ryuunosuke, FAUST VIII, JOCO, LYSERG'dir.Shaman dediğimiz kişiler eski ruhlarla vücutlarını birleştirip onların güçleri kullanıyorlar.Örneğin; bir samuray ruhuyla birleşirse onun esnekliği kılıç kullanma yeteneği gibi çeşitli özelliklerini kullanabilir.Ama bunu yaptığın vücudunun yorgunluk gibi bir hissini kaybeder.Haliyle de ruh içinden çıktıktan sonra kazanmış olmazsa çok büyük hasar alabilir.Bu yorgunluk işinden kurtulmanın tek yolu da sürekli artan bir şekilde düzenli antreman ve eğzersiz yapmaktır.Shamanların antremanları bizimkilerden farklı olarak sürekli kendine seçtiği asil ruh ile vücudunu birleştirip ayırmaktır.Bu şekilde daha rahat savaşabilir hale gelirler.Shamanlar birden çok ruhla birleşebilirler ama kendilerine 1 tane asil (gerçek) ruh edinmelidirler.Çünkü Shaman turnuvasına sadece asil ruhu olan Shamanlar katılabilir.
15 Ağustos 2012 Çarşamba
YuGi-Oh
Yugi-oh kartlardan canavarların canlandığı sürükleyici ve bir o kadar da aksiyon dolu olan bir japon anime ve mangasıdır.Yapımcısı Kazuki TAKAHASHİ'dir.Konusu dünyanın her yerinden gelen düalistlerin bütün dünyaya gücünü gösterebilmek için kendi kartlarıyla son güçlerine kadar kapışmasıdır.Yugi çoğu düalistten farklı olup kartlarıyla konuşabilir.Çünkü o kartların ruhları olduğuna ve onlara saygı duyulmasına gerektiğine inanır. Animasyonumuz da
7 tane milenyum denilen sihirli araç vardır.Bunlardan biri Yugi de kalan 6'sı ise Seto Kaiba, Pegasus j. Crawford, Shadi ve Ishizu Ishtar, Marik Ishtar, Ryo Bakura'dır.Milenyum parçalarının özelliği her birinde antik mısırdan bir firavunun veya lanetli birinin ruhunu taşımasıdır.Sizinde anladığınız gibi antik mısırdan çıkmadır kart oyunları.Haliyle de milenyumun içindeki ruhlar bütün kartları daha görmüş hatta belkide o kartlarla düello yapmıştır.Bunlara ek bir de her milenyumun bir özelliği var.Örneğin bazıları elinizdeki kartları görebilir ki bu çok tehlikelidir.Çünkü kart oyunları satranca benzerdir.Bazıları geleceği görebilir.Ama bundan korkmayın gelecek her zaman değiştirilebilir.Yeter ki siz inanın.Bu tarzda daha çeşitli özelliklere sahip milenyunlar vardır.
14 Ağustos 2012 Salı
Uzumaki Naruto
Gizli yaprak köyü adında gizli ninjaların eğitim gördüğü bir köyde başlıyor hikayemiz.Bundan uzun zaman önce bu köye 9 kuyruklu tilki adında mistik bir chakraya sahip canavar saldırıyor.Onu durdurmak için o köyün bütün ninjaları seferber oluyor ama bu onu durdurmaya yetmiyor.Bu tilki o kadar kuvvetli ki kuyruklarını sallamasıyla tsunamiye veya dağları parçalamaya yetiyor.En son umut olarak Hokage yani o köyün en iyi ninjasına verilen unvana sahip olan kişi bir mühür hareketi yaparak o tilkiyi minik bir bebeğin içine hapsediyor.Bu bebek tahminde edebileceğiniz gibi Uzumaki Naruto'dur.9 kuyruklu Naruto'nun içine hapsedildikten sonra bir yasa çıktı ve hiç kimse naruto'nun içindeki 9 kuyrukludan bahsetmemektir.Bunun üzerine naruto etrafındaki insanlar tarafından sürekli dışlanır ve terslenir.Çünkü köydeki insanların gözünde o 9 kuyruklu tilkidir.Naruto kendi kendine gelişmeye çalışırken biri onu keşfeder bu kişi İruka diye bir ninjadır.İruka yetenekli olduğu kadar merhametlidir de.Zaman ilerledikçe Naruto Sakura diye bir kıza aşık olur.Sakura da Sasuke diye bir çoçuğa aşıktır.Ama Sasuke Sakura'yla ilgilenmemektedir.
13 Ağustos 2012 Pazartesi
Family Guy
Family guy Emmy adayı amerikan yapımı bir animasyondur.Family Guy toplam 22 dakika süren eğlenceli bir komedi dizisidir.Karakterleri 2 orta halli yetişkin (Lois ve Peter Griffın) sürekli didişen 2 kardeş (Meg ve Chris Griffın) çok zeki ve bir o kadar tehlikeli 1 bebek (Stewie Griffın) ve bebeği anlayabilen insan biçimindeki bir köpekle (Brian) ilgilidir.Aile babası yani Peter çok zeki değildir. Haliyle de ailemizin başına çok ilginç olaylar gelmesinde de çok büyük bir etkeni vardır.Stewie daha bebekken çeşitli silah ve işkence yöntemlerine ilgi duyar.Brian da en az Stewie kadar zeki ve kurnazdır.Chris de babası gibi pek akıllı değildir ama tam bir oyun manyağıdır.Bunun yanı oda diğer ergen erkekler gibi bir kız arkadaş istiyor.Lois yani ailemizin annesi çocukları için her şeyi yapabilecek kapasitededir.Ve ailenin son ferdi Meg çoğu genç kız gibi kaslı erkeklerden hoşlanır.Hayatında pek mantıklı kararlar veremez.Bunun yanı sıra oda sevgili arayışındadır. Amerikan yapımı animasyonumuzun yapımcı koltuğun da Seth MacFarlane oturuyor.
12 Ağustos 2012 Pazar
Osmanlı Dönemi
Osmanlı dönemi boyunca sadece 20 boşanma olmuştu.Çünkü o dönemde karısı tarafından boşanan erkekler çok büyük sıkıntılar yaşıyordu.Hiç bir kadın da o kadar kötü niyetli değildi.
Osmanlı döneminde soyad çıkmadan önce unvanlar vardı.Bunlar kısaca ''ağa", "hacı", "hafız", "hoca", "efendi", "bey", "beyefendi", "hanım", "hanımefendi", "paşa", "hazret" idi.Bu kişileri tanımadan ne yaptığını kim olduğunu bilinebilirdi.Ama sonra soyadı kanunu ile bütün hırsızlar ''güvenilir,dost'' bütün açgözlüler ''alçak gönüllü,gözü tok'' gibi adlar almaya başladı.Bazıları da ne kadar iyi olursa olsun adı ''kötü'' diye dışlandı veya terslendi.O zamanlar çok kişi soyuldu,çoğu kişi eşyasını kaybetti.Zamanla bunlar anlaşılmaya başladı ve yerine oturdu.
700 yıllık Osmanlı döneminde sadece 3 veya 5 kere soygun olmuştu.
11 Ağustos 2012 Cumartesi
Ahtapot
Ahtapotun Yapısı
Kuvvetli kollara sahiptir.İnsan ve onu yiyebilecek olan hayvanlardan saklanır.Kollarıyla genelde yengeç
gibi küçük su canlılarını avlar.Mürekkebini kendini korumak için kullanır.Mürekkep balıkları en yakın akrabasıdır.Parlak şatafatlı nesnelere karşı çok meraklıdır.Vücutları kısa ve yuvarlaktır.Ahtapotların bir çift gözü ve iyi gelişmiş beyinleri vardır.Ama omurgaları yoktur.Kayaların üzerinde kollarını kullanıp sürünürken hunisinden suyu püskürterek ilerler.Kafadan bacaklı ve en fazla 100 cm kadar uzayabilen bu canlı manto boşluğunda bulunan solungaçlarıyla solunum yapar.
Anneliği
Ahtapotların her bir yumurtası kapsüllerle korunur.Bu kapsüllerin ucları bir taşa kenetlendirilirken yumurtalar salkım şeklinde bir küme oluşturur.Dişi ahtapot yumurtalarının üstüne kuluçkaya yatar.Ve ondan sonra yumurtalarını çıkana kadar bekler.Yumurtalar çıkma sürecinde iken eğer dişi ahtapot acıkırsa kendi kollarından bir kaçını yiyerek çıkmamış çocukları için büyük bir fedakarlık yapar.Yavruları çıktığı zamanda ergine benzer.Sinir sistemi kontrolünde kasılıp veya zıttı gibi gevşeyip renklerini değiştirip ortama adapte olur.
Kuvvetli kollara sahiptir.İnsan ve onu yiyebilecek olan hayvanlardan saklanır.Kollarıyla genelde yengeç
gibi küçük su canlılarını avlar.Mürekkebini kendini korumak için kullanır.Mürekkep balıkları en yakın akrabasıdır.Parlak şatafatlı nesnelere karşı çok meraklıdır.Vücutları kısa ve yuvarlaktır.Ahtapotların bir çift gözü ve iyi gelişmiş beyinleri vardır.Ama omurgaları yoktur.Kayaların üzerinde kollarını kullanıp sürünürken hunisinden suyu püskürterek ilerler.Kafadan bacaklı ve en fazla 100 cm kadar uzayabilen bu canlı manto boşluğunda bulunan solungaçlarıyla solunum yapar.
Anneliği
Ahtapotların her bir yumurtası kapsüllerle korunur.Bu kapsüllerin ucları bir taşa kenetlendirilirken yumurtalar salkım şeklinde bir küme oluşturur.Dişi ahtapot yumurtalarının üstüne kuluçkaya yatar.Ve ondan sonra yumurtalarını çıkana kadar bekler.Yumurtalar çıkma sürecinde iken eğer dişi ahtapot acıkırsa kendi kollarından bir kaçını yiyerek çıkmamış çocukları için büyük bir fedakarlık yapar.Yavruları çıktığı zamanda ergine benzer.Sinir sistemi kontrolünde kasılıp veya zıttı gibi gevşeyip renklerini değiştirip ortama adapte olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Diğer Araştırmalar
Claude Debussy
Paris'e yakın olan bir yerde doğan Claude, ailesinin daha önceleri işlettiği bir porselen satan dükkanı işletiyordu. Müzik konusundaki y...
-
Arsen LÜPEN Arsen LÜPEN Fransız roman karakteridir.Bu harika karakteri yaratan kişinin adı Maurice LEBLANC'dır...
-
Assasin's Creed'in 2.bölümü olup Roma'da geçmektedir.Karakterimizin adı Ezio'dur.Ezio çok yetenekli bir suikastçi olmakla ...
-
Kınık boyu mensubu olan Selçuk Bey subaşı yani ordu komutanıydı. Girdiği taht savaşında yenilen Selçuk Bey 10. yüzyılın ikinci yarısında ord...